15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye’de yaşanan darbe girişimi, sadece ülkenin siyasi tarihinde bir dönüm noktası değil, aynı zamanda binlerce ailenin hayatında derin yaralar açtı. O gece, vatansever vatandaşların sokaklara dökülmesiyle birlikte, birçok insan yaşamını kaybetti veya kalıcı yaralar aldı. Bu yazıda, o kanlı gecede kurşunların hedefi olanların hikayelerine ve bu olayın bıraktığı acı mirasa odaklanacağız.
15 Temmuz 2016 tarihi, Türkiye tarihine kara bir leke olarak kazındı. FETÖ terör örgütünün gerçekleştirdiği darbe girişimi, yalnızca devletin yönetim yapısını hedef almakla kalmamış, aynı zamanda masum insanların da hayatlarını tehlikeye atmıştır. O gece, Türk silahlı kuvvetleri içerisindeki darbeci unsurlar, bombalarla ve silahlarla sivil halkı hedef alarak, bir felaketin kapısını araladı. Gece boyunca süren çatışmalar, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok şehirde şiddet olaylarına yol açtı. Sokaklarda korku dolu anlar yaşanırken, vatansever vatandaşlar, devletine sahip çıkmak için canları pahasına meydanlara akın etti.
Bu olayların en derin izlerini taşıyan kişiler, o gece ya bir merminin ya da bir bombanın kurbanı olanlar. Birbirinden farklı ama aynı acıyı paylaşan insanların hayatlarına tanıklık etmek, yaşananların boyutunu gözler önüne seriyor. O geceye dair anılarını paylaşanlar, yaşadıkları travmanın etkilerini hala üzerlerinde taşıyor.
Kimi insanlar, o geceye dair anılarını paylaşırken yürürken yaşadığı zorluklardan bahsediyor. Kurşun yaraları; bacak, kollarında yan etkiler bırakırken, kendilerini fiziksel olarak toparlayabilseler de zihinsel olarak bu travmanın etkisini atlatamıyorlar. Geçtiğimiz yıllarda bu gaziler, yalnızca fiziksel ızdıraplarıyla değil, aynı zamanda psikolojik sorunlarla da yüzleşmek zorunda kaldı.
Kurşun yarası alan birçok kişi, rehabilitasyon süreçlerini sürdürmekte ve kalıcı sakatlıklarla yaşamaya devam etmektedir. Trajedi yaşamış bireyler için hayata tutunmak, zaman zaman oldukça zorlayıcı olmaktadır. Çeşitli fiziksel tedavilerin yanı sıra, psikolojik destek almak, yaşananların yanlış yorumlanmaması açısından elzemdir. Bu bakımdan, oluşturulan destek mekanizmaları ve terapi süreçleri de önem taşımaktadır.
15 Temmuz’un bırakmış olduğu acı miras, hem bireysel hem de toplumsal olarak derin yaralar açmaya devam ediyor. Hükümet ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının, darbeye maruz kalan gazilere yönelik destek çalışmaları, bu yaraların kapanmasına bir nebze de olsa yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen, gezdiğimiz sokaklarda hâlâ o gece yaşanan korku ve çaresizliğin izleri sürmektedir. Yaralı olan gazilerin, hayata tutunma mücadeleleri, sadece kendileri için değil, toplumsal bir hafıza oluşturma adına da büyük önem taşımaktadır. Anılmasının ve yaşatılmasının gerekliliği, pek çok kişinin ortak görüşü haline gelmiştir.
Birçok insan, 15 Temmuz gecesi yaşadıkları duygusal tecrübelere tanıklık ederken, bu anların asla unutulmaması gerektiğini ve her bireyin bu travmaların üstesinden gelmenin bir yolunu bulması gerektiğini ifade ediyor. Acı deneyimlerinin yanı sıra, Türk halkının gösterdiği cesaret ve dayanışma ruhu da unutulmamalıdır. Bu ruh, gelecekte yaşanacak benzer olaylar için de bir uyarı niteliğindedir.
Özetle, 15 Temmuz gecesi, yalnızca bir darbe girişimi değil, aynı zamanda bir ülkenin ve halkın gerçek yüzünü de ortaya koymuştur. Darbe girişimi esnasında yaralanan ve hayatlarını kaybeden bireylerin hikayeleri, bu olayı aydınlatan ve toplumsal bilinci artıran önemli birer parçadır. O gece yaşananlar, sadece kurşun yaraları değil, aynı zamanda kalplerde açılan derin yaralarla da dolu. Unutulması mümkün olmayan bu tarih, Türk halkının hafızasında her zaman en derin yerini koruyacaktır.